Türkiye’de gayrimenkul sertifikaları ilk kez 2017 yılında uygulamaya konmuştu. Ancak bu yeni yatırım modeli, beklenen ilgiyi görmedi ve piyasada kalıcılık sağlayamadı. Geçtiğimiz günlerde Damla Kent projesiyle gerçekleştirilen ikinci ihraç ise dikkat çektiği kadar tartışmaları da beraberinde getirdi. Kısa süre içinde yaşanan değer kaybı, yatırımcılar arasında soru işaretlerine yol açtı. Bu model bir fırsat mı sunuyor, yoksa risk mi barındırıyor?
EVA Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı, konuya dair değerlendirmelerde bulundu.
2017’deki ilk gayrimenkul sertifikası uygulamasında yüksek birim fiyatları ve sistemin karmaşıklığı, yatırımcıların kafasını karıştırmıştı. Yeni projede ise bir adet sertifika 7,59 TL’den halka arz edildi. Ancak bir metrekarelik alan için yaklaşık 9.500 adet sertifika gerekiyor. Bu da en küçük daire olan 62 metrekarelik bir konutun yaklaşık 4,8 milyon TL’ye mal olması anlamına geliyor.
Sertifikalar piyasaya sunulduktan kısa bir süre sonra, %2 civarında değer kaybederek konutun toplam maliyeti 4,7 milyon TL’ye geriledi.
Yazıcı’ya göre bu düşüşün arkasında yatan en büyük sebep, yatırımcıların sisteme duyduğu güvensizlik. Alışılmadık bir yatırım aracı olması nedeniyle bireysel yatırımcılar temkinli davranıyor. Üstelik sertifikaların büyük ölçüde kurumsal yatırımcılara satılması, küçük yatırımcılar nezdinde soru işaretlerini artırıyor.
“Piyasa şu anda yeterince derin değil. Ancak sistem zamanla olgunlaşırsa, gayrimenkul sertifikaları ev sahibi olmanın alternatif yollarından biri haline gelebilir,” diyor Yazıcı.
Konut fiyatlarının alım gücünün oldukça üzerinde seyrettiği günümüzde, geleneksel yollarla ev sahibi olmak her geçen gün zorlaşıyor. Yazıcı, bu noktada sertifikaların bir tasarruf aracı olarak değerlendirilmesini öneriyor:
“Düğünlerde, doğum günlerinde insanlar bütçeleri oranında sertifika hediye edebilir. Böylece hem tasarruf bilinci hem de ev sahibi olma motivasyonu artar. Bu anlayış zamanla yerleşirse, toplumsal farkındalık yaratabilir.”
Yazıcı, bu yeni yatırım modelinin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için öncelikle fiyatların piyasa değerine uygun belirlenmesi gerektiğini vurguluyor:
“En büyük risk, sertifikaların ihraç fiyatlarının piyasa değerinin üzerinde olması. Bu durumda yatırımcılar zarar eder ve sistem güven kaybeder. Ancak doğru projelerle, uygun fiyatlandırmayla ve kamu tarafından sağlanacak vergisel teşviklerle sertifikalar piyasada denge unsuru haline gelebilir.”
Geleneksel konut yatırımlarının yüksek maliyetli olduğunu hatırlatan Yazıcı, gayrimenkul sertifikalarının bu açıdan daha erişilebilir olduğunu belirtiyor. Düşük bütçelerle sektöre adım atmak isteyen bireyler için potansiyel sunduğunu ifade eden Yazıcı, modelin özellikle sosyal konut projeleriyle yaygınlaştırılabileceğini düşünüyor:
“Üzerinde daha fazla düşünülmesi, geliştirilmesi gereken bir sistemden söz ediyoruz. Ancak doğru bir yapı kurulursa, sertifikalar sektöre yeni bir soluk getirebilir.”
Türk ve İngiliz firmalar, üçüncü ülkelerde ortaklık yapacak