Millet İttifakı İstanbul adayı İmamoğlu’nun ailesiyle resimlerini gördükçe merhum Türkeş beyin dileğiyle MHP adayı olduğum yerel seçimleri hatırladım. Benzer afişler hazırlamıştı. Ben başaramadım, Ekrem Bey başardı. İstanbul’da birkaç kez aday oldum, ancak seçilemedim.
İlki Erdoğan’ın seçildiği 1994 yerel seçimleri idi. Adaylar tanınmış isimlerdi: Bedrettin Dalan, İlhan Kesici, Zülfü Livaneli, Ertuğrul Günay beylerle yarıştık. Merhum Erbakan Hocanın öğrencisi, ismi o zaman bilinmeyen Recep Tayyip Erdoğan Bey % 25 oyla aradan sıyrıldı ve başkan oldu. Sonraki dönemlerde aynı ekibin isimleri başkan oldu ve bugüne kadar İstanbul’u yönettiler.
Bu ekolün İstanbul’a yaptığı hizmetleri görmezden gelmek haksızlık olur. Faydalı icraatları oldu. Örneğin, benim 1999 yılı ikinci adaylığımda kamuoyuna sunduğum Boğazaltı Geçişleri doğru projeler idi, yapımı Erdoğan’ın ekibine nasip oldu. Şimdi yine benim yıllar önce hazırladığım Boğazaltı 3 Katlı Tüp projem çalışılıyor. Doğalgaz ve raylı sistemlerin yaygınlaştırılması, Haliç’in temizlenmesi alkışlanacak projelerdir. Başkaları da var…
Ancak Erdoğan ekibinin İstanbul’a verdikleri zarar çok daha büyük oldu. Bunlar çokça yazıldı, çizildi.
Özellikle:
Ülkemizin 3 büyük ve önemli metropolü İstanbul, Ankara ve İzmir’in muhalafette olmasının pek tabii siyasi neticeleri olacaktır. Çocuklara ‘ateşle oynama’ derler. Bende hep yazdım, çizdim; ‘Ey Cumhurbaşkan’ım bu şehrin doğasıyla, tarihiyle oyamayın, oynatmayın’ dedim.
Bugün İstanbul’umuz ne yazık ki üstadlar Münir Nurettin Selçuk ile Yahya Kemal Beyatlı nın muhteşem eseri ‘dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç’ noktasına gelmiştir.
Şimdi gözler İmamoğlu, Yavaş ve Soyer beylerdedir.
Umarım onlar ve ilçelerin başındaki arkadaşları benzer yanlışlar yapmazlar.
Zira bir toplumun ulaştığı medeniyet seviyesi şehirlerinin görüntüsüyle doğrudan orantılıdır.
İstanbul, ihanete faturayı okkalı kesti…!