İstanbul 14°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • EmlakNews.com.tr
  • Gür Law Hukuk Bürosu dönüşümün hukuki çerçevesini çizdi

Gür Law Hukuk Bürosu dönüşümün hukuki çerçevesini çizdi

Gür Law Hukuk Bürosu ortaklarından Sena Apak, Türkiye’de hızla devam eden kentsel dönüşüm sürecinin bilinmeyenlerini anlattı. Türkiye’de birçok şehirde uygulanan kentsel dönüşüm politikalarının, çarpık yapılaşmaların, fiziksel ve sosyal bozulmaların giderilmesi için tatbik edilen projelerin başında geldiğini ifade eden Sena Apak “Kentsel dönüşüm ile kentlerde sorunlu olarak tespit edilen bölgelerde düzenlemeler yapılarak plansız gelişen kentler kontrol altına alınırken, aynı zamanda çarpık yapılaşmanın da önüne geçiliyor” dedi.

Kentsel dönüşüm ile ilgili temel düzenlemenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu ile yapıldığını hatırlatan Apak, kanunun afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemeyi amaçladığını söyledi.

‘Riskli alanlardaki çalışmalar örnek teşkil ediyor’

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın örnek teşkil etmesi amacı ile belirlediği riskli alanlarda projeler yaptığına dikkat çeken Sena Apak şöyle devam etti:
“Sınırlı ve az sayıda olan bu alanlar vatandaşı teşvik etmek için değerlendiriliyor. Vatandaşlar kentsel dönüşümden yararlanabilmek için Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşlara başvurarak binaları için risk raporu alabilir. Başka bir ifade ile riskli yapıların tespiti işlemi, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılabilir. Bakanlık ise, verdikleri süre içerisinde maliklerden veya kanuni temsilcilerinden riskli yapıların tespitini ister. Tespitler, söz konusu süre içinde yaptırılmadığı takdirde, Bakanlıkça veya idarece gerçekleştirilir.”

‘Riskli yapı raporuna 15 gün içinde itiraz edilebilir’

Riskli yapı tespiti için lisanslandırılmış kuruluşların, yapıların ekonomik ömrünü doldurmuş, yıkılma ya da ağır hasar görme gibi afet riskleri taşıyıp taşımadığı hakkında bir değerlendirme yaptığını kaydeden Sena Apak, bu değerlendirme sonucunda düzenlenen raporun bir örneğinin, tespiti yapan idare veya kuruluş tarafından yapının bağlı bulunduğu Bakanlık birimine gönderildiğini anlattı. Apak, raporlarda herhangi bir eksiklik bulunmadığının tespitinin ardından riskli yapıların Bakanlık veya ilgili müdürlükçe tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilmek üzere, tespit tarihinden itibaren en geç on iş günü içinde ilgili tapu müdürlüğüne bildirdiğini de belirtti.

Tapu kütüğüne işlenen belirtmeler hakkında, ilgili tapu müdürlüğünce ayni ve şahsi hak sahiplerine bilgi verildiğini ifade eden Apak, “Bakanlıkça veya idarece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince, kendilerine yapılan tebliğden itibaren 15 gün içinde, yapının bağlı bulunduğu Bakanlığın il müdürlüğüne itiraz edilebilir” diye konuştu.

‘Yıkım için maliklerin anlaşması esastır’

İlerleyen süreçlerde riskli yapı tespitinin, itiraz edilmemesi veya itirazın reddedilmesi sonucu idari açıdan kesinleştiğini ve riskli yapının yıktırıldığını anlatan Sena Aypak, şunları söyledi:
“Fakat riskli yapıların yıktırılmasında esas olan konu, bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesidir. Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine, malik olmasalar dahi kiracı ya da sınırlı ayni hak sahibi olarak bu yapılarda ikamet edenlere veya bu yapılarda işyeri bulunanlara geçici konut, işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir.”

‘Malikler yıktırmazsa idari makamlar yıktırır’

Yıkıma başlanmadan önce, riskli yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verildiğini kaydeden Sena Apak, yıkım süreci hakkında şu bilgileri verdi:

“Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde idari makamlarca yıktırılacağı belirtilir ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Yapı maliklerinin yıkımı gerçekleştirebilmeleri için ilgili belediyeden yıkım ruhsatı alınması gerekir. Yapı malikleri verilen bu süre içinde de yıkım yoluna gitmediği takdirde, yapıların insandan, eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri başlatılır. Bu işlemler, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır. Malikleri tarafından yıktırılmayan, mülki amirler tarafından da tahliye ve yıkım işlemleri gerçekleştirilmeyen riskli yapılara ilişkin bilginin Bakanlığın ilgili müdürlüğüne bildirilmesini müteakiben, bu yapılar Bakanlıkça yıktırılır.“

SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Gür Law Hukuk Bürosu dönüşümün hukuki çerçevesini çizdi

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez kullanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek bunu kabul etmiş olursunuz.