Üniversite döneminin başlamasına sayılı günler kala, üç büyük şehirde kiralar yeniden gündemin ilk sırasına yerleşti. İstanbul, Ankara ve İzmir’de ev arayışı adeta kabusa dönüşürken, öğrencilerin “barınma” sorunu bir kez daha ülke gündemine oturdu. Kimi ailesiyle tartışıyor, kimi kredi peşinde koşuyor, kimi de “yurt mu, ev mi, yoksa şehir mi değiştireceğim?” sorusuna yanıt arıyor. Ortada bir gerçek var: Üniversiteye adım atan her yeni genç, daha ilk günden hayatın en ağır faturasıyla karşı karşıya kalıyor — kira.
Gaboras’ın Mayıs–Ağustos 2025 verilerine göre, üç büyük şehirde kira fiyatları ortalama %10,9 arttı. Ama iş üniversite bölgelerine gelince tablo daha da çarpıcı: Burada artış oranı %13,2’ye çıkıyor. Yani öğrencilerin yaşamak zorunda olduğu semtler, piyasanın üzerinde bir hızla yükseliyor.
İstanbul’da Avcılar ve Kadıköy–Ataşehir hattı, İzmir’de Bornova ve Balçova, Ankara’da Çankaya ve Yenimahalle… Hepsinde aynı manzara: Ev sahipleri boş daireyi bekletmeden yüksek fiyatlarla ilana koyuyor, kiralık konut birkaç gün içinde yeni sahibini buluyor. Öğrencilerse ya mecburen bu fiyatları kabul ediyor ya da ev bulamayıp yurtsuz, barınaksız kalıyor.
İstanbul’da genel artış %6,5 iken, üniversite bölgelerinde bu oran %9,8. İzmir’de durum daha da çarpıcı: Genel artış %13,7, üniversite bölgelerinde ise %18,3. Ankara’da ise genel %6,1’lik artış, üniversite bölgelerinde %10,8’e çıkıyor.
Kısacası “öğrenci semtleri” piyasanın üzerinde zamlanıyor. Talep yoğun, arz sınırlı. Ev sahipleri bu dengeyi çok iyi biliyor ve fiyatları yukarıya doğru esnetmekten çekinmiyor. Öğrenciler içinse seçenekler giderek azalıyor: Ya çok yüksek kiralara razı olacaklar ya da şehir merkezinden uzaklaşıp saatler süren yolculuklarla derslerine ulaşacaklar.
Gaboras CEO’su Ruhi Konak da bu tabloya dikkat çekiyor. Konak’a göre kiralar üzerinde “psikolojik bir baskı” var. Mal sahipleri, artan talebi fırsata çeviriyor, piyasada bir tür toplu algı oluşuyor: “Üniversiteler açılıyor, talep var, kiraları yükseltmek lazım.” Sonuç? Öğrenciler için barınma, eğitim hayatının önüne geçen bir sorun haline geliyor.
Peki devlet yurtları ne durumda? Yeterli kapasite olmadığı ortada. Özel yurtlar mı? Onların fiyatları da çoğu bölgede neredeyse kiralık dairelerle yarışır hale geldi. Velhasıl, öğrencinin sırtına yüklenen yük her geçen gün daha da ağırlaşıyor.
Üniversite kapısından içeri girmeden önce binbir emekle sınav atlatan gençler, barınma krizinin ortasında eğitim hayatına adım atıyor. “Eğitim hakkı” sadece sınavı kazanmakla olmuyor; insanın başını sokacak bir çatısı, uyuyacak yatağı olması gerekiyor. Ama bugünkü tabloya bakınca, “Ne olacak bu öğrencinin hali?” diye sormadan edemiyoruz.
İstanbul’da Avcılar’da tek odalı bir dairenin fiyatı neredeyse iki asgari ücreti aşmış durumda. İzmir Bornova’da öğrencilerin tercih ettiği evler bir yıl öncesine göre yüzde 20’ye yakın zamlı. Ankara Çankaya’da ise “öğrenci evi” denilen küçük daireler artık lüks sayılacak seviyelere gelmiş.
Eylül ayıyla birlikte üniversiteler açılıyor. Yüz binlerce öğrenci büyük şehirlere akacak. Boş daire bulmak daha da zorlaşacak, fiyatlar yeniden yukarı tırmanacak. Kimi öğrenciler ev bulamayacak, kimi bulduğu evi dört kişiyle paylaşacak, kimi ise ailesine “Okumak için başka şehre gitsem daha mı iyi olur?” diye sormaya başlayacak.
Kira krizi yalnızca rakamların değil, hayatların hikâyesini yazıyor. Gençler “ev” değil, aslında “gelecek” arıyor. Ama her geçen gün biraz daha çaresiz kalıyorlar.
Akiş GYO, 20’nci yılını sürdürülebilir sanatla kutluyor