The First Group tarafından geliştirilen ve InterContinental Hotels Group’un Vignette Collection markasıyla işletilen Ciel Dubai Marina, 1.004 odası, çarpıcı mimarisi ve panoramik şehir manzaralarıyla öne çıkıyor. Otelde öne çıkan alanlar arasında Tattu Sky Pool, Sky Lounge ve üst segment misafirlere yönelik lüks deneyimler bulunuyor.

Otel, konuklarına Palm Jumeirah ve Dubai Marina manzaralarını tepeden izleme olanağı sağlıyor. Üç katı kapsayan ödüllü Asya restoranı Tattu Dubai, modern Çin estetiği ve şehrin tamamına hâkim panoramik açılarıyla dikkat çekiyor.
16. katta bulunan Nest Executive Lounge, toplantı salonları, esnek çalışma alanları ve ileri teknoloji ekipmanlarıyla iş dünyasına özel bir alan sunuyor. 17. katta ise lüks spa, 24 saat açık son teknoloji fitness merkezi ve sahile kolay erişim sağlayan Soluna Beach Club transfer hizmeti misafirleri bekliyor.
The First Group CEO’su Rob Burns, açılışta yaptığı açıklamada projeyle gurur duyduklarını belirterek, “Ciel, Dubai’nin turizm ve iş seyahatlerindeki küresel konumunu güçlendiren önemli bir proje. 377 metrelik bu kule, tasarımı, sunduğu hizmetler ve nefes kesen manzaralarıyla üst segment misafirperverliğini yeniden tanımlayacak,” dedi.
Dubai, 2024 yılında 17 milyonun üzerinde uluslararası ziyaretçiyi ağırladı. Ciel Dubai Marina’nın kış sezonunda artan turizm talebinden önemli bir pay alması öngörülüyor. Otelin rezervasyonları açıldı ve kısa sürede iş dünyasının yeni cazibe merkezlerinden biri hâline gelmesi bekleniyor.
365 metre yüksekliği ve 1.000 odasıyla Ciel Dubai Marina, dünyanın en yüksek oteli unvanını aldı. Binada Dubai’deki lüks otellerde görmeye alıştığımız her şey var: panoramik bir seyir terası, dört havuz ve 76. kattaki sonsuzluk havuzu.
İlginç bir şekilde otelin “dünyanın en yükseği” olması en baştaki amaç değildi. Proje, Cayan Tower ile D94 yolu arasında sıkışmış, üçgen şeklindeki zorlu bir arsa üzerinde 1.000 odalı bir oteli nasıl konumlandırırız? sorusuyla başladı.

Üçgen bir yapısı olan arsaya bin odayı yerleştirmek zoru oldu. Üstelik arsa, daha önce iptal edilen bir projeden kalma kazık temellerle doluydu. Yapılacak olan tasarım, önce bu temel düzeniyle uyumlu olmalıydı. Bina başlangıçta bir kübik kule tasarlandı. Ancak rüzgâra tamamen açık kıyı konumu ve 300 metreyi aşan yükseklik, tasarımı önemli ölçüde etkiledi.
Küçük yapılarda kübik formlar ekonomik olabilir, fakat gökdelen ölçeğinde rüzgâr yükünü artırarak dev bir yelken etkisi yaratır. Bu nedenle çok katlı yapılar genellikle kavisli, burgu ya da aerodinamik formlar kullanır.
İki yıl boyunca yüzlerce model üreterek rüzgâr tüneli testleri gerçekleştirdi ve sonunda şimdiki oval, yukarı doğru incelen aerodinamik formda karar kılındı. Bina, rüzgârı en az türbülansla arkasına iletecek şekilde hafifçe rüzgâra döndürüldü.
Mevcut temellere ek olarak 21 yeni kazık çakıldı ve bunların üzerine 12.000 metrekarelik dev bir radye temel yerleştirildi. Çelik yerine daha ekonomik olan beton, yapının ana taşıyıcı malzemesi olarak tercih edildi. Merkezde tek çekirdekli bir sistem ve bu çekirdeğe bağlanan radyal payandalar kullanıldı.
Kat döşemeleri, en kalın yerinde yaklaşık 2,5 metre olan öngermeli beton plaklarla oluşturuldu.
Bina, rüzgâr dayanımını artırmak için outrigger adı verilen kuvvetlendirici kirişlerle desteklendi. Bu sistemle çekirdek ve dış taşıyıcı duvarlar birbirine bağlanarak yapının yana esnemesi minimuma indirildi.
Dış cephe camları, düz panellerin şantiyede soğuk büküm tekniği ile hafif kavis verilmesi sayesinde üretildi. Bu yöntem, hem maliyeti düşürdü hem de rüzgârı daha iyi kıran bir yüzey elde edilmesini sağladı.
patronlardunyasi.com ve theb1m.com’un katkılarıyla hazırlandı
Sinpaş GYO, Beşiktaş’taki İBA Blokları ile mi görüşüyor?