Mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, kendi öğrenciliğinden hareket ederek bu gün İstanbul’un geldiği durumu ve içinde savrulduğu virütik kaosu sorguluyor. Devlet bursu ile Amerika’da aldığı eğitimin karşılığı olarak Türk Milleti’ne hizmeti gaye edinen Prof. Dr. Alp, hocalarından öğrendiklerinden hareketle hormonlanmış şehirler kavramını ortaya atıyor.
Mimar, Kentbilimci ve Emeritus payelerine erişen Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp Hoca’nın değerli yazısı şöyle…
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde birinciydim. Anıtkabir’in mimarlarından Ord. Prof. Emin Onat Hoca’nın kürsüsüne asistan olarak atandım. Kürsü Başkanı merhum Prof. Tomsu, doktora için ABD’ye gönderilmemi istedi. Kendimi Houston, Texas, Rice University’de buldum.
Devletim benim yetişmem için yüzbinlerce dolar harcadı. RU Mimarlık Bölümü ‘School of Architecture’ ABD’de ilk 3’ten hala inmez, müthiş bir okul. Doktora alanım ‘Estetik, Mimari ve Şehirsel Psikoloji’ idi.
Doktora Direktörü Prof. Anderson Todd çılgın bir hoca idi. Modern mimarinin ilk 3 isminden rasyonalist Mies van der Rohe’nin yanında yetişmişti. Texas Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu’ndan misafir Jüri Üyesi Prof. Frederick Sargent benimle yakından ilgilendi.
‘Human Ecology’ İnsan Ekolojisi hocasıydı. Saint Joseph İngilizcemle titreyerek gittiğim ilk buluşmamızda bana: ‘Dear Amed, sonsuz Evren’in minik bir ünitesi olan planetimiz üzerinde doğa ile biz insanlar, hayvanlar, bitkiler ‘Ekobalans’ dediğimiz bir denge içinde yaşamımızı sürdürürüz. Bu denge bozulursa sonumuz gelir’ demişti…
UN Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kurulduğu 50’li yıllarda dünya nüfusunun yüzde 18’i şehirlerde, gerisi kırsal kesimde yaşıyordu. Bugün bu oran yüzde 50-50’yi geçiyor. Sanayi devrimi başta olmak üzere birçok etken ile insanlar köyünü, yaylasını bırakıp büyük merkezlere doluştular. Bize 1950’lerde gelen ABD Marshall Yardımı ‘Köyden Kente Göç’ü hızlandırdı. Tarım makineleri tarladaki 3 kişiden 2’sini boşa çıkardı, iş makineleri yolları açtı ve büyük merkezlere ulaşım kolaylaştı.
Bugün birisi İstanbul olmak üzere dünya üzerinde 20 kadar devasa şehir oluştu. Yunanlı meslektaşım Doxiadis şehirleri bir skalaya oturttu. Eski Yunanca da ‘Polis’, ‘Şehir’ demekti.
Bu skalada metropolis büyük şehir, megapolis devasa şehir ve nihayet en uçta Ekümenopolis, diğer bir deyişle nüfusu 30 milyona dayanmış, tümüyle betonlaşmış, yeşili, havası, suyu tükenmiş, yaşanması kabus halini almış korku şehirleri yer alıyordu. Ne yazık ki son dönemde ‘altı çürük, üstü çarpık’ İstanbul’umuz bu yolun yolcusu oldu.
UN Birleşmiş Milletler’in ‘Habitat’ ‘İnsan Yerleşimleri Araştırmalar Merkezi’ Kenya, Nairobi’nin yakınında yer alıyor, burada yüzlerce uzman çalışıyor. Bu zatlar yıllardır yazıp; ‘hormonlu koca şehirler dünyanın başına bela olacaklar, buralarda iç çatışmalar, büyük felaketler, seller, depremler, yangınlar ve salgın hastalıklar yaşanacak, belki de dünyanın sonunu bu ölçeği kaçmış şehirler, insan yoğunlaşmaları getirebilir’ diyorlar.
Bendeniz 1979 yılında tamamladığım doktora tezimde tartıştığım bu gerçeği yıllardır yazdım ve haykırdım.
Ancak, dikkate alınmadı, özellikle İstanbul acımasızca hormonlandı, bugün yaşadığımız gibi virütik salgınlara kucak açtı.
Semirmiş şehirler, sonumuz olmasın…!
Mimar, Kentbilimci
Emeritus Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp
Hormonlanmış şehirler salgınların beşiğidir..!